Rize Valisi Hacımüftüoğlu ile Ç.Rizespor'u Konuştuk
Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu ile Çaykur Rizespor'un bugününü, dünü konuştuk.
Sayın Valim, Rizeliler çalışmalarınızı beğeniyor ve sizi seviyor, bunun sırrı nedir?
Bunun sırrı, öncelikle ait hissetmektedir. Ben kendimi Rizeli olarak tanımlıyorum. Gerçekte de bu bölgenin insanıyım. Bunu sadece profesyonel olarak söylemiyorum. Başka bir yerde de çalışsam; elbette o bölgenin menfaatini takip edeceğim. Ama çalıştığınız yer bir de memleketimiz olunca, kendinizi o yere ait hissedince, ister istemez bunu karşılığını hemşehrilerimizde buluyorsunuz. Kültürel paralellik, vermek istediğim mesajın yerini bulması açısından bir kolaylık getiriyor. Bütün bunlar, Rize ile olan irtibatımızı daha sıkı hale getiriyor. bu ne kadar fazla olursa çalışma isteğiniz, arzunuz o kadar artıyor, ilgi arttıkça sizin çalışmanız daha da çoğalıyor. Bunlar birbirini besliyor. Rize ile kültürümüz, mantığımız uyuştu. Bir de 'kendi memleketimiz; ne yaparsak, ne kazandırsak kardır' düşüncesiyle hareket etmemiz, sizin deyiminizle , sevilen bir profil ortaya çıkardı.
Rize'ye kalıcı eserler bırakmak için çalışıyorsunuz. Çalışırken ilham kaynağınız ne oluyor?
İlham kaynağımız, şehrin sevgisi ve valiliği bir hizmet aracı görmek. Valiliğin kıymeti, vatandaşın valilik müessesesine atfettiği değerle ölçülür. Vatandaşımız valiliğe kıymet atfediyor. Biz de onun hakkını vermeye çalışıyoruz. İkisi birbirini besliyor. Aksi takdirde valiliğin mevkisini kullanıp vatandaşın dilini anlamazsak, çok kısa sürede verilen bu değeri tüketiriz. Bir de mütevazi olmak gerekir. Mütevazilik, bu müessesenin en kıymetli sermayesidir. Bu makamlar geçici pozisyonlardır. Esas olan vatandaşla kurduğunuz bağdır. Ben her zaman 'Rize'ye vali olarak değil de, normal bir vatandaş olarak döndüğümde rahatlıkla şehirde gezebilecek miyim? Bana hoş geldin diyecek insan sayısı yeterince olacak mı? Beni görünce insanlara iyi ki gelmiş, iyi ki gördük birbirimizi diyecek mi?' sorularını cevap ararım. İşimizi, bu soruları pozitif olarak cevaplandırabileceğimiz bir kompozisyonda yürütmeye çalışıyoruz. işimizi iyi yapmak durumundayız. Daha önce çalıştığım Akhisar'dan hala arıyorlar. İşini iyi yapacaksın, bu işin başka da bir çözümü yok. Ama kendimi buraya daha fazla ait hissettiğimi söyleyebilirim. Zaten herkesin hangi işi yapıyorsa en iyisini yapması gerekir. Mülki idare amiri sıfatıyla yola çıktık. Yirmi yedi yıldır bunu en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Bunun alternatifi yoktur. İyi olmakla mükellefiz. Böyle baktığınızda zaten iş kolaylaşıyor. Ancak bu çok kolay değil. Kendinizden, ailenizden fedakarlık yapıyorsunuz, onlara daha az vakit ayırabiliyorsunuz.
Rize’ 'de göreve başladığınızdan beri tek bir gün bile izin kullanmadığınız doğru mu?
Evet, şu ana kadar izin kullanmadım. Daha doğrusu Rize Tanıtım Günleri için Ankara'ya gitmek, benim için bir izindi. Rize için İstanbul'da EMITT fuarına katılıyoruz, onu izin sayıyoruz. Bizim için izin budur. Rize valiliği kıymetlidir. Hakkını vermemiz lazım.O nedenle izin kullanmasak da olur.
Futbolla oldukça ilgilisiniz, futbol sizin için ne ifade ediyor?
Futbolu hayatın bir gerçeği olarak tanımlıyorum. Siz isterseniz yok deyin, öyle olmuyor. Siz yok deseniz de çocuğunuz ilgileniyor, çocuğunuz ilgilenmezse yeğeniniz ilgileniyor. Onlar yoksa mesai arkadaşınız ilgileniyor. Dolayısıyla hayatın bir parçası oluyor. Benim için de futbol, çocukluğumdan beri bire bir takip ettiğim, önce lise ve üniversite takımında, daha sonra da arkadaşlar arasında oynadığımız, ama çok ciddi manada takip ettiğim bir spor. Ben gazete okumaya hiçbir zaman birinci sayfadan başlamadım, okumaya hep son sayfadan başladım. hala da öyle... Bunun sebebi , spora olan düşkünlüğümüz. Spor denince Türkiye'de akla futbol geliyor. Ben lisanslı olarak güreş sporu yaptım. Futbol da oynadım, lise ve üniversitede atletizm yaptım. Yani sporun her dalını seviyorum. Ama futbol hayatın bir gerçeği, diğerleri öyle olamadı. Bir Rizespor maçı öncesi bana 'futbol için ne diyorsunuz?' diye sordular. Futbol için ne diyebilirim? Simon Kuper futbolu, 'Futbol aslında sadece futbol değildir' diyerek tanımlamış. Evet… Aslında futbol sadece futbol değildir. Futbol, çok şeydir. Psikolojik, sosyolojik, tarihsel yönü var. Aidiyet duygusunu geliştirme yönü var. Milli maçlarda bir anda sizi başka bir ülkenin karşısında kenetlenmiş bir konuma getirmesi yönü var. Futbolun özellikle ekonomik boyutunu da çok ciddi manada dikkate almak lazım. Bir de asayiş yönü var. Bulunduğunuz ilde takımınız şampiyon olur, sevinç taşkınlıkları ciddi problemler doğurabilir. Küme düşer, bu sefer üzüntüden kaynaklanan sorunlar çok ciddi manada asayiş sorunları getirir. Başarı ve başarısızlık beraberinde, bizim işimizi doğrudan ilgilendiren sorunlar doğurabilir. Bu anlamda futbol, bizim görevimizin de bir parçası. Ama ben, futbolla sevdiğim için ilgileniyorum.
Futbolun ekonomik boyutunu, bir başka Fransız yazar, Anelka üzerinden bir kitap yazarak şöyle tanımlıyor: Dünyada hiçbir ürün yoktur ki dört milyar müşterisi olsun. Bir dünya kupası yarı finalini üç buçuk milyar, finalini de dört milyar insan izliyormuş.
Ekonomik olarak baktığınızda dört milyar insanın önemsediği, iki saatini ayırdığı bir ürün olarak tanımlarsak neyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlarız. Dünyanın yarısı aynı anda bir olaya kilitleniyor. Bazı insanlar gece uyanarak maç izliyor. Geçmişte Muhammed Ali'nin maçlarını böyle izlerdik. Sabah saat 4.30 civarında uyanır, maçı izler kalkar giderdik. Bu hayatın ta kendisidir, buradan anlamak lazım. Hangi takımı tuttuğunuz fark etmez, mağlup olduğunda iştahınız kesiliyor. Moraliniz bozuyor. En sevdiğiniz arkadaşınız o sırada küçük bir şaka yapsa beklenenden çok daha fazla bir tepki gösterebiliyorsunuz. Futbol böyle bir şey…
Ama ben futbolun biraz felsefesiyle ilgileniyorum . Sonuçları çok önemsemem. Sonuçlar bir parçadır aslında, önemli olan bu işin felsefesidir. Maça gelmeyen, bir takımı yok da gelemiyor, bu insanların alternatifi ne olur diye hiçbirimiz düşünmedik mesela. Senenin 34 haftası takımıyla heveslenen, onunla üzülen ve onunla sevinen kişinin farz edin ki bu takımı yok. Ne yapar bu adam sorusunun cevabını alan bir kişiye henüz rastlamadım. Şimdi var kızıyoruz. ama farz edin ki yok bu adam ne yapar, canımı sıkılır, gider birileriyle kavga mı eder?
Maça gitmezse alternatifi nedir bu adamın kahvehane midir, oyun mudur? Alternatifi futboldan daha iyiyse mesele yok, ama alternatifinin ne olduğunu sormuyoruz hiç, çünkü orası zaten bir rehabilitasyon merkezi aynı zamanda bir günün arkadaşlarıyla birlikte geliyor tribünde geçiriyor yorgun sesi kısık evine gidiyor bir hafta boyunca bununla avunuyor zaten sesi de ancak bir haftada iyileşiyor futbol böyle bir şey spor esasta ama Türkiye’de futbol esasında basketbol olmalıydı çok büyük heves ve heyecanlarla izlemeliydik voleybolda iyi olmalıydık..spor haberleri sadece futbolla sınırlı kalmamalıydı yani spor haberi deyince çok daldan güreşten atletizmden bütün bunlardan dünyada söz sahibi olmalıydık biz 75 milyon nüfuslu bir ülkeyiz 75 milyondan çok daha büyük bir potansiyel esasında beklenir gerek futbolda gerek diğer spor dallarında maalesef bunu henüz sağlamış değiliz
Karadeniz Bölgesi'nde yaşamamıza rağmen yüzme sporuna gereken önemi vermiyoruz. Yeni yapılan tesislerin yüzme sporuna ilgiye artıracağını düşünüyor musunuz?
Yüzmede de iyi değiliz. Çünkü asıl iltifat futbola gösteriliyor. Futbola verdiğimiz önemi diğer spor dallarına da göstermediğimiz sürece başarı elde edemeyiz. Futbola gösterdiğimiz ilginin yüzde 5o'sini bile güreşe, tekvandoya göstersek, ülkemizden sürekli dünya, olimpiyat şampiyonları çıkar. 'Güreşteki en son başarımız nedir' desek, cevabını çoğumuz bilmeyiz. İşte diğer spor dallarına bu kadar ilgisizken, yüzme sporu da futbol yanında ilgiye hasret kalacaktır.
Rize'nin önemli değerlerinden biri olan Çaykur Rizespor ile ilgili düşüncelerinizi nasıl? Bu yılki performansını ve şu an ligdeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemem gerekir. Göreve geldiğim günden beri Rizespor'da aynı yönetim var. Rizespor iyi yönetiliyor. Bunu, işi profesyonel yöneticilik olan biri söylüyor. İyi yönetimle borcunu azaltıyor. Borcu artırarak başarılı olabilirsiniz, ama bu başarı kalıcı olmaz. İkinci olarak yatırım yapıyor ve yarışmacı bir takımı sürekli ayakta tutuyor. Bunların hepsinin bir arada olması zordur. Sonuç olarak iyi bir yönetime sahibiz diyebiliyorum. Yönetim iyi olmasa, takım çok iyi olsa da bir sonuç doğurmaz. Yani çok iyi bir takım kötü bir yönetimle olmaz . Çok iyi bir yönetim, kötü bir takımı iyi yapabilir.
Bir de Rizespor hep iyi hocalarla yönetildi. Geçmişteki hocalarımız da çok iyiydi. Çocukluğumdan beri Rizespor'u takip eden, Trabzonspor'dan ayırmayan, deplasman maçlarına dahi giden birisiyim. Bu da bir şans, daha sonra Rize'ye vali olarak gelip, görev yapmak nasip oldu. Tecrübeli hocalarla çalıştık, ama bazılarıyla kan uyuşmazlığı olabilir. Herkes her yerde başarılı olacak diye bir şey yok. Biz de bir ilde çok başarılı olabiliriz, ama başka bir ilde gösteremeyebiliriz. Çünkü hayat bir uyumdur. Bu bizim kötülüğümüzü de, karşı tarafın kötülüğünü de göstermez. Denk düşecek. Hocalarımız aslında belli bir süre güzel götürdüler, ama bir yerde gelip sıkıntılar yaşandı. Bunun sebebini doğrusu bilemiyorum.
Sizce Rizespor Süper Lige yakın mı?
Şu andaki takımı beğeniyorum, istekli bir takım. Başarılı olmayı düşünen ve sahaya çıktığında bunu hissettiren bir takım var. Son dönemdeki hoca değişikliğinden sonra futbol anlayışı da biraz değişti. En son izlediğim maçtaki istek beni çok mutlu etti. İç sahada sıkıntımız vardı. Deplasmanda ise bir sıkıntımız yoktu. Deplasmanda aldığımız puanla şampiyonuz zaten. İç sahada da sorunumuzu aştığımızı son maçta gördüm. Hem takım kenetlendi, hem seyirci o havaya girdi. Bütün bunlar umut verici. İyi yönetim, iyi teknik yönetim , kenetlenmiş takım ve artık buna cevap veren bir taraftar. Bütün bunların bir araya gelmesi beni ciddi manada umutlandırdı. Yani doğrudan çıkabilir. Kalan 4 maçımızda alınacak 12 puanımız var. Bunu başarabiliriz. Yeter ki bizim futbolcularımız kendilerine atfedilen değerin farkına varsınlar. Kalan 5 maçın 5'ini de almamamız için hiçbir sebep yok. Aldıkları taktirde de ilk 2 içinde rahatlıkla yer alıp Süper Lig'e çıkabiliriz.
Rize Spor'un Süper Lig'de olmasının takıma ve şehre yansımaları nasıl olacaktır?
Çaykur Rizespor Süper lige çıktığı zıman kalıcı olurlar diye düşünüyorum. Felsefemizi de bu yönde geliştirmeliyiz. Kalıcı ve her zaman ilk sekize oynayan, birkaç yıl sonra da şampiyonluğu kovalayan bir ekip olmamamız için hiçbir sebep yok. Stadımız, antrenman sahalarımız uygun, harikulade konaklama yerimiz mevcut. Boğaziçi’'nden sonra Türkiye’de en güzel manzara bizde. Birkaç yıllık tecrübeden sonra bütün bunlar bir araya geldiğinde, neden Süper Lig'de şampiyonluğa oynamayalım? Böyle düşünürsek başarı gelir. Başarılı olmuş bir Rizespor, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki trilyonlarla yaptığınız reklam harcamasından çok daha fazlasını bu şehir için yapar. Üstelik bunu ücretsiz yapar. Şehir takımdan beslenir, takım da şehirden. İkisi de birbirini besleyerek büyür ve kalıcı olur.
Bir şehirde ciddi bir ekonomik hareketlilik getirir. Rize’yi düşünün süper ligde oynuyor, inşallah oynayacak. 10 bin kişinin deplasman maçını izlemek üzere buraya geldiğini düşünün. 10 bin kişi birer kilo çay alsa, birer kase çorba içse, otelde konaklasa bu nasıl bir ekonomidir düşünebiliyor musunuz? Kupa ve ligde yılda ortalama 20 maç yaptığınızı düşünün. Bütün bunlar işin ekonomik boyutunun ne kadar büyük olduğunu ve bir şehre neler kazandırdığını göstermek açısından oldukça önemli. Aynı zamanda futbol çok ciddi manada tanıtım demek. Süper ligdeki bir takım her gün bütün medya kuruluşlarında birer defa tekrar ettiğini bir düşünün birer defa fazla değil bunun nasıl bir kamuoyu oluşturacağını ve tanıtım olacağını üstelik ücretsiz oluyor nasıl bir tanıtım olacağını düşünün süper ligdeyseniz birden fazla geçer. Her halükarda sizden bahsetmeden geçemezler . şimdi benim 15 yaşında kızım var futbolla benim kadar ilgilenir iyi de anlar analizleri de iyidir yani yanımızda kala kala beni aşıyor bazı konularda ne kadar önemli olduğunu anlatmak babında söylüyorum geçen yıl bir maç izliyoruz bir sanal reklam geçti bu sanal reklam bu ne ifade ediyor dedim ben cevabını hiç beklemediğim şekilde ondan aldım bir oto gaz sisteminin tanıtımıymış meğer o düşünün 15 yaşındaki kızım hiç ilgisi olmayan bir sıralı oto gaz sistemi reklamını yapıyormuş meğer. Buna sebep olan ne futbol çünkü o reklam orada sürekliydi. Böyle bir dönüştürücü yönü var şimdi bir ürünün reklamını bu kadar markalaştıran mekanizma futbol dünyası bir şehri nasıl tanıtır. Öğretir başkalarını sizinle ilgili olarak dönüştürür ve sizi sempatik kılar tabi tavır ve davranışlarınızla şehrinize bir kazanç olarak dönüşür bu anlattıklarımızdan ortaya çıkar zaten.
Rizespor'dan bu sene çok umutluyum. Seyircimizden, taraftarımızdan özel isteğim şudur: Kalan maçların, iç saha ve dış saha hiç fark etmez, dış sahalarda kim daha yakınsa, takımı yalnız bırakmamamız lazım. Takımımızın yanında yer almamız lazım ve pozitif taraftarlık yapmamız lazım. Yalnız bırakmıyorsunuz ama gidip, tribünden futbolcuya bağırmak, ona moral vereceğine tam tersi onun moralini bozar. Taraftarlığımızı da özellikle bu dönemde, son beş maçta sadece pozitif davranarak göstermeliyiz. Yalnız bırakmayalım takımı özellikle bunu istirham ediyorum bizim taraftarımızdan, hemşerilerimizden. Bundan sonra iklim de güzel .. Rize şehir stadyumu Türkiye’nin en iyi stadyumlarından birisi yağmur çamur hiç fark etmez. Ne yağmur alır ne de çamur olur. Gelsinler orada şenliğe katılsınlar. Biz orada olacağız zaten her maçta olduğu gibi. Hem güzel futbol hem de başarıya tanıklık etmek istiyoruz. Olur mu? Ben olur diye bekliyorum.
Olmazsa da dünyanın sonu değil ama. Daha iyisini yaparak devam ederiz. Sanki biz bu sene bunu yapacağız ama. Yeter ki futbolcular bizim onlara verdiğimiz kıymetin farkında olsunlar ki farkında olduklarını düşünüyorum. Çünkü onlarla da temasımız var, onlarla da zaman zaman görüşüyoruz, konuşuyoruz özellikle antrenmana geldiğimiz zamanlarda… Kaliteli bir takımımız var. Kişiliği olan arkadaşlardan müteşekkil takımımız var. Sonucunu inşallah alacağız bu sene.
TFF. 1. Lig’de Uefa kulüp lisansını alan tek kulübüz. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rizespor borcunu azaltarak büyüyen bir kulüp ve kurumsallaşma anlamında başarılı bir yol takip ediyor. Bunun katkısını da elbette görüyor. Mali tablolarını görüyorum. Dolayısıyla borcunu azaltan, yarışmacı bir takım kuran yönetim ve bu yönetimin temsil ettiği bir kulüp var ortada. Bu kulüp elbette UEFA’dan da FİFA’dan da takdir görür. Başarılı oldunuz mu muhakkak sizi gören biri olur. Ben doğru yönetimin bu sonucu getirdiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum. Siz isterseniz dünyanın merkezi neresi olarak tanımlanıyorsa orda olun işinizi iyi yapmıyorsanız, kimse sizi tanımaz bir yere çağırmaz. Ama siz Türkiye’nin en doğusunda bir yerde bir şehir olun, işinizi iyi yaparsanız işini iyi yapanları takip edenler tarafından sizi arar bulurlar. Daha da önemlisi bu sayede sadece kulüp değil, şehir olarak da 2013 yılı 20 yaş dünya futbol şampiyonasını yapacak konumdayız. 7 şehir bunu yapacak, birisi Rize. Bu futbolun iyi yönetilmesinden kaynaklanıyor. Kulübün iyi temsilini en iyi anlatan olgu budur. Bunu öyle değerlendiriyorum. Daha da başarılı olacak, yeter ki taraftarımız sabırlı olsun. Günlük başarıları seviyoruz. Ama asıl kıymetli olan günlük değil kalıcı başarılardır.
Dünya kupası turnuvasının şehrimizde oynanacak olmasının Rize’ye nasıl etkileri olacaktır? Nasıl bir duruşumuz olmalı, nasıl bir mesaj vermeliyiz?
Hangi 4 takım burada oynayacak bilemiyoruz, ama öyle bir taraftar kitlesiyle gidip o maçları desteklemeliyiz ki turnuvayı hareketlendirmeliyiz. Bir Afrika ülkesiyle bir Güney Amerika ülkesinin 20 yaşındaki en kıymetli futbolcuları Rize'de olabilecek. 20 yaş futbol için çok ciddi bir yaş. Dünyanın en popüler futbolcusu 23 yaşında. Çok keyifli bir futbol şöleni olacaktır.
O ülkelerin futbol kamuoyu, takımlarına konsantre olacağı için önce maçların Türkiye’de oynanacağını öğrenecekler. İlk önce ülke reklamı, sonra da Rize'nin reklamı olacaktır. Belki de yüzbinlerce insan Rize'nin internet sitelerini tıklayacak, Rize'nin nasıl bir yer olduğunu öğrenmek için. Dört maçta sekiz ülkenin futbol kamuoyu, Türkiye’yi ve Rize’yi izleyecek. Bize öncelikle stadı doldurmak ve çok renkli görüntülerle o takımları desteklemek düşer. Bu takımlar bize misafir gelmiş olacak. Misafirperverliğin en güzeli, sahada onları karşılamak ve iyi olanı alkışlamaktır.
Bunu yaptığımız takdirde bizi izleyen ülkelerin hem Türkiye’ye hem de Rize’ye olan sempatileri artacak. Bunların muhtemelen ekonomik durumu iyi olanlar merak nedeniyle buraya gelecektir. Yaptığımızın karşılığını her halükarda alırız. İlla maddi olması gerekmiyor. Bazen karşılığı dostluk olur ki bu çok daha kıymetlidir. Bir iki maçta bir Türkiye sevdalısı bir birey , Afrika ülkelerinden birinde, Güney Amerika ülkelerinden birinde, Uzak Doğu’dan bir yerde Türkiye sevdalısı bir insan figürüyle karşı karşıya kalabiliriz. Bunu sağlayacak olan, bizim davranışımız ve maçlara olan ilgimizdir. Eğer o maçlar boş tribüne oynanırsa, bizi takip edecek olan ülkelerde hayal kırıklığı oluşturur. 2002 dünya kupası 3'üncülük maçında Güney Kore ile oynadık. O maçta aklınızda maçın sonucu mu, yoksa o maçta Koreliler'in ellerinde bir Güney Kore, bir de Türk bayrağıyla maçta olmaları mı kaldı? Sonucu hatırlamıyorsunuz belki.. Ondan sonra sizin gönlünüz Kore’ye gitmek istememiş midir? İstemiştir… Bir Koreliyi burada yolda görseniz arabanıza alır mısınız? Cevabın evet olmasının sebebi, oluşan sempatidir. İşte o sempatik ortamı oluşturmamız lazım önce stadı doldurarak. Futbolu gereklerine uygun olarak destekleyerek. Yani futbolun gerekleri vardır; fair play, alkış, tezahürat , ilgi .. Bir de gereksizleri vardır, olmaması gerekenleri; sahaya bir şey atmak, yuhalamak, kötü söz söylemek, bunlar da gereksiz kısımları. Futbolun gereklerini yapacak olan taraftarlara ihtiyacımız var. Hem de tüm hemşerilerimizin orda olmasını, işin doğrusu il valisi olarak istiyorum. Stat dolmalı iyi tezahürat olmalı ve burada maç yapan ülke takımlarını ülkelerine döndüklerinde geri dönüp Rize hatıralarını, mağlup olsa bile takımın oyuncuları , iyi ki gittik iyi ki orada maç yaptık dedirtecek bir ortamı oluşturmamız lazım. Bunu Rize halkı yapar. Hemşehrilerimiz misafire karşı itibarlı ilgili davranırlar. Zannediyorum biz bu işi iyi yapacak ve iyi sonuç alacağız.
Rizespor’un son yıllarda çok yoğun bir taraftar desteği olmadığı bir gerçek. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz, bunu nasıl aşabiliriz?
En çok yakındığım konu budur. Yürüme mesafesinde bir stadın yerini mutlaka arabaya binilerek gidilen bir stat alınca, bu bir dönem için böyle bir problem doğurur. Yeni stada alışınca bu problem aşılır diye düşünüyorum. Bu bir geçiş süreci. Takımımız da başarı gösterince, yeni stada alışkanlık artacak ve bu problemi de şehir olarak aşacağız. Ben biraz buna bağlıyorum. Eski stat alışkanlığı var. Ben eski statta çok fazla maç izledim, oranın da ayrı bir atmosferi, ayrı bir havası var. İzlediğimiz maçlardan sonra hemşehrilerimizin yürüyerek çarşıya dağıldığını,hiç araca ihtiyaç duymadan yürüdüğünü defalarca görmüş birisiyim. Bu sorunların aşılacağını düşünüyorum.
Avusturya'da 2008 yılında gittiğim bir maçta bir parkın içinde indik ve 4 kilometre yürüdük. Bu çok uzak bir mesafe değil . Dünyanın gidişatı bu yöndedir. Kaldı ki bizim stat çok da uzakta değil, ama eski alışkanlığı kırmak gerekiyor. Bunu kıracak olan şey de Rizespor'un başarısı olacaktır. Rizespor, Süper Lige çıktığı anda ciddi bir kitlenin önce merak nedeniyle sonra da alışkanlıkla bu stada gidip geleceğini düşünüyorum. Birkaç kez geldikten sonra , eski stadı unuturuz. Böylece yeni alışkanlıklar kazanırız. Yeni alışkanlıklar gerekiyor ve özellikle bu beş maçta seyircimizi bütün alışkanlıklarını kırarak burada oynayacağımız 3 maça muhakkak bekliyoruz. Çünkü taraftara ihtiyacımız var. Futbolcunun şampiyon olunacağına şehrin inandığını görmesi gerekiyor.Futbolcu da inanacak ki; bu seyirci buna inanmış bizim de inanmamız lazım.